5 Ocak 2013 Cumartesi

Milos Obilic



Sırpların milli kahramanından bahsetmek lazım. Aslında çokta önemli biri olmayabilirdi bizim için Obilic. Kendisi Sırp Krallığı'ndan Prens Lazar'ın güvendiği komutanlardan biriydi sadece. Fazlası değildi doğrusu. Zeta'da yani bugün Karadağ'da kalan bir bölgede doğmuş olduğu söyleniyor. 100 yıl süreyle bölgede hüküm süren hanedanlardan Balsic ile bağlantısı olduğuda iddaa edilir ki bu aile Arnavut kökenlidir. 

Sırpların bir diğer kahramanı, Sırp Ortadoks kilisesinin "Aziz" olarak nitelendirdiği Prens Lazar'ın emrinde askerlik yaparken kızıyla evlenen ve damadı olan Milos'un Çirmen Savaşı'na katıldığı ve yararlılık göstererek orduda önemli görevlere getirildiği biliniyor. Balkanların o günlerde en az bugünkü kadar karışık olduğunu biliyoruz. Her yerden kahraman fışkırıyor anasını satiyim. Ama Milos Obilic öyle değil gerçekten Yugoslav coğrafyasında Müslümanlar dışında saygı gören özellikle Ortadokslar tarafından yeri özel tutulan bir adam.

Bu Milos kardeşin hikayesinin bizle kesişmesi, bizim tarih kitaplarında yerini alması ise 1389 yılına denk gelir. Kendisi, Prensi Lazar ile birlikte Kosova Muharebesi'nde Osmanlı'ya karşı bir ordu tertiplemiş ve bu orduya kumandanlık etmiştir. Savaşın sonucu malum. Devlet-i Aliyye büyük bir zafer daha kazanmış ve Balkanlar'daki ilerleyişini sürdürmüştür. Ancak Sultan I. Murad'ın şehit edilmesi savaşın neredeyse tüm sonuçlarının önüne geçmiştir.

Bu olayla ilgili bir çok teori var. Ama üçü diğerlerinden daha çok dikkat çeker. Birincisi bence mantıksızdır ama bir çok Osmanlı tarihçisi tarafından kabul edilir. 28 Haziran 1389'da Sırp Prensi Lazar ölünce, ordu kumandansız kaldı ve fiilen savaşı kaybetmiş oldu. Bunun üzerine Sırp soyluları aralarında Milos Obilic'i kararlaştırdılar ve teslim şartlarını konuşmak üzere onu Sultan'ın huzuruna gönderdiler. Milos, padişahın otağına girdi ve bir şekilde bu suikastı gerçekleştirdi. Ancak 1, padişahın otağına sadece şehzadeler silah kuşanmış halde girebilir. 2, Milos'un herhangi bir şekilde hançeri saklaması mümkün değil çünkü zike daşşağa kadar aranır. Hele ki savaş meydanında mümkün değil. Kapıdakileri ayarlamış olabilirler mi? Oda pek mümkün değil. Zaten savaşı kaybetmiş bir kumandanı kim niye korusun? Kazanmış bir ordunun askeri niye komutanına, hükümdarına böyle birşey yapsın? Saçma.



(1. senaryo, Kosova Savaşı'nı anlatan bir Sırp filminde böyle anlatılmıştı.)

İkinci senaryo ise, padişahın savaş sonrası savaş meydanını gezerken suikaste uğradığına yöneliktir ki bu ilkine göre daha mantıklıdır. Padişahlar, savaş sonrası zaiyatı ve durumu yerinde görmek için meydanı gezer. Durumu tetkik eder, bu bir ritüeldir bu açıdan olay böyle yaşanmış olabilir. Ama bu meydanı kontrolü esnasında da illa güvenlik önlemleri yoğundur. Ve Milos'un "su,su" diye inlemesi, padişahın su vermeye gitmesi falanda baya paralel evrende geçiyor. Sultan Murad, manevi yönü yoğun ve "insan sevgisi" taşıyan bir adam ve ama bu kadar basit bir pusuya düşecek kadar tecrübesiz bir asker değil.

Üçüncü senaryo ise, Bosna Kralı I. Tvrtko'nun Floransa Senatosuna gönderdiği mektuptan hareketle ortaya atılır. 12 kişilik bir suvari birliğinin Osmanlı merkez kuvvetlerini yararak savaş esnasında Sultan'a ulaşmayı başardığı ve Sultan'ı şehit ettiği söylenir lakin bu gerçek bir mektup olmasına rağmen tarihi gerçeklik anlamında bence zayıftır. O ordunun, Osmanlı merkez ordusunu yarıp sultana ulaşacak ne gücü ne kuvveti vardır ve hiçbir ordu da bunu başaramamıştır.

Kısacası ilk senaryo, Milos'u bizim gözümüzde suikastçi, Sırpların gözünde kahraman yapan hikayenin gerçeğidir. -saçmada olsa- Ama bu goygoy sonsuza kadar devam eder herhalde.

Mekanın cennet olsun Hüdavendigar.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder