21 Nisan 2013 Pazar
5 Ocak 2013 Cumartesi
Milos Obilic
Sırpların milli kahramanından bahsetmek lazım. Aslında çokta önemli biri olmayabilirdi bizim için Obilic. Kendisi Sırp Krallığı'ndan Prens Lazar'ın güvendiği komutanlardan biriydi sadece. Fazlası değildi doğrusu. Zeta'da yani bugün Karadağ'da kalan bir bölgede doğmuş olduğu söyleniyor. 100 yıl süreyle bölgede hüküm süren hanedanlardan Balsic ile bağlantısı olduğuda iddaa edilir ki bu aile Arnavut kökenlidir.
Sırpların bir diğer kahramanı, Sırp Ortadoks kilisesinin "Aziz" olarak nitelendirdiği Prens Lazar'ın emrinde askerlik yaparken kızıyla evlenen ve damadı olan Milos'un Çirmen Savaşı'na katıldığı ve yararlılık göstererek orduda önemli görevlere getirildiği biliniyor. Balkanların o günlerde en az bugünkü kadar karışık olduğunu biliyoruz. Her yerden kahraman fışkırıyor anasını satiyim. Ama Milos Obilic öyle değil gerçekten Yugoslav coğrafyasında Müslümanlar dışında saygı gören özellikle Ortadokslar tarafından yeri özel tutulan bir adam.
Bu Milos kardeşin hikayesinin bizle kesişmesi, bizim tarih kitaplarında yerini alması ise 1389 yılına denk gelir. Kendisi, Prensi Lazar ile birlikte Kosova Muharebesi'nde Osmanlı'ya karşı bir ordu tertiplemiş ve bu orduya kumandanlık etmiştir. Savaşın sonucu malum. Devlet-i Aliyye büyük bir zafer daha kazanmış ve Balkanlar'daki ilerleyişini sürdürmüştür. Ancak Sultan I. Murad'ın şehit edilmesi savaşın neredeyse tüm sonuçlarının önüne geçmiştir.
Bu olayla ilgili bir çok teori var. Ama üçü diğerlerinden daha çok dikkat çeker. Birincisi bence mantıksızdır ama bir çok Osmanlı tarihçisi tarafından kabul edilir. 28 Haziran 1389'da Sırp Prensi Lazar ölünce, ordu kumandansız kaldı ve fiilen savaşı kaybetmiş oldu. Bunun üzerine Sırp soyluları aralarında Milos Obilic'i kararlaştırdılar ve teslim şartlarını konuşmak üzere onu Sultan'ın huzuruna gönderdiler. Milos, padişahın otağına girdi ve bir şekilde bu suikastı gerçekleştirdi. Ancak 1, padişahın otağına sadece şehzadeler silah kuşanmış halde girebilir. 2, Milos'un herhangi bir şekilde hançeri saklaması mümkün değil çünkü zike daşşağa kadar aranır. Hele ki savaş meydanında mümkün değil. Kapıdakileri ayarlamış olabilirler mi? Oda pek mümkün değil. Zaten savaşı kaybetmiş bir kumandanı kim niye korusun? Kazanmış bir ordunun askeri niye komutanına, hükümdarına böyle birşey yapsın? Saçma.
(1. senaryo, Kosova Savaşı'nı anlatan bir Sırp filminde böyle anlatılmıştı.)
İkinci senaryo ise, padişahın savaş sonrası savaş meydanını gezerken suikaste uğradığına yöneliktir ki bu ilkine göre daha mantıklıdır. Padişahlar, savaş sonrası zaiyatı ve durumu yerinde görmek için meydanı gezer. Durumu tetkik eder, bu bir ritüeldir bu açıdan olay böyle yaşanmış olabilir. Ama bu meydanı kontrolü esnasında da illa güvenlik önlemleri yoğundur. Ve Milos'un "su,su" diye inlemesi, padişahın su vermeye gitmesi falanda baya paralel evrende geçiyor. Sultan Murad, manevi yönü yoğun ve "insan sevgisi" taşıyan bir adam ve ama bu kadar basit bir pusuya düşecek kadar tecrübesiz bir asker değil.
Üçüncü senaryo ise, Bosna Kralı I. Tvrtko'nun Floransa Senatosuna gönderdiği mektuptan hareketle ortaya atılır. 12 kişilik bir suvari birliğinin Osmanlı merkez kuvvetlerini yararak savaş esnasında Sultan'a ulaşmayı başardığı ve Sultan'ı şehit ettiği söylenir lakin bu gerçek bir mektup olmasına rağmen tarihi gerçeklik anlamında bence zayıftır. O ordunun, Osmanlı merkez ordusunu yarıp sultana ulaşacak ne gücü ne kuvveti vardır ve hiçbir ordu da bunu başaramamıştır.
Kısacası ilk senaryo, Milos'u bizim gözümüzde suikastçi, Sırpların gözünde kahraman yapan hikayenin gerçeğidir. -saçmada olsa- Ama bu goygoy sonsuza kadar devam eder herhalde.
Mekanın cennet olsun Hüdavendigar.
Yeniçeri İsyanları Top 5
Yeniçeriler her daim Osmanlı tarihinin en çok dikkat çeken
unsurlarından biri olmayı başarmıştır. Askeri meziyetleriyle Osmanlı kara
ordusunu uzun dönem "yenilmez" kılmışlardır. Yaklaşık 450 yıllık bir
sürece yayılan büyük bir tarihleri var. Mohaç,Varna, Kosova, Niğbolu gibi
fantastik zaferleri var. Ancak yeniçeri denince akla isyan geliyor. Kendimce bu
isyanların en iz bırakanlarını sıraladım.
5- Fatih Dönemi 1446
Fatih'in çocukluk yıllarında yaşanmış, buram buram siyasi
entrika kokan bir mevzu. Aynı zamanda tarihin ilk yeniçeri ayaklanması.
Fatih'in ilk tahta çıkışı dönemine rast geliyor. Çalkantılı dönemde
yeniçerilere ödeme yapılırken akçelerin değeri düşürülüyor. Vay efendim sen
misin akçelerin ayarını düşüren... Yeniçeriler yakıp yağlamıyorlar. Fatih'in
sevdiği abilerinden Şahabeddin Paşa'nın konağını yağmalıyorlar. Tabii ki bu
işin arkasında Yeniçeri Ocağı'nın üzerinde büyük etkisi olan Çandarlı Halil
Paşa'nın parmağı var. II. Murad, tekrardan tahta çıksın istiyor. Ergen padişah
istemezük diyor. Nitekim bu olayın akabinde ufukta görülen Haçlı tehlikesininde
etkisiyle Sultan Mehmet tahttan feragat ederek Murat Han tekrardan padişah
oluyor. Bu arada üzülmeyin. İstanbul'un fethinden sonra Fatih, Çandarlı'nın
götünü kestiriyor.
4- III.Selim'in tahttan inişi
Siyaset hakkaten çok acayip bir mevzu. III.Selim diye bir
adam var. Adam sanatçı, alim, selim bir adam. Diyor ki bu devletin hali nedir,
bu ordunun hali nedir? Ben ıslahatlara girişeyim. Ama bu ibnelerin işine
gelmiyor. Sultan Selim, çok güvendiği Cezzar Ahmet Paşa'nın koordinatörlüğünde
Nizam-i Cedid ordularını kuruyor. Batı tarzda bir ordu yapılanmasına gidiyor.
Kılık, kıfayetten tut herşeye kadar orduyu değiştirmeye başlıyor. Birde bu yeni
orduyla Napolyon Fransa'sının yenilmez denen orduları Akka Kalesi önünde mağlup
edilince yeniçerilerin ve bir fiil ıslahat karşıtı hoşafların götü tutuşuyor.
Bunlar büyük bir isyan başlatıyorlar. Köse Musa denen zırtonun tekiyle Sultana
haber yolluyorlar. Sultan zaten bu taht meselelerine pek sıcak bir adam değil.
"Kardeş kanı dökülmesin, döner bıçakları çekilmesin" diyerekten
tahttan ayrılmaya hazır olduğunu söylüyor. Ancak Sultanın yakınları, Rusçuk
Ayanı Alemdar Mustafa Paşa'ya haber yolluyor. Bu duyulunca yeniçerileri
durdurmak mümkün olmuyor ve Sultan III. Selim'i katlediyorlar. Alemdar Paşa
yetiştiğinde zar zor kurtarılan tek şehzade Mahmud'u tahta çıkarıyor. O Mahmud,
amcasına bunu yapan hoşafları tek tek indirtip, yeniçeri ocağını ortadan
kaldırıyor.
3-Kanuni Dönemi 1525
Sultan Süleyman bildiğim kadarıyla kendine ufak bir tatil
verip bir Edirne kaçamağı yapıyor. Kendisi Belgrad ve Rodos fatihi o
devirlerde. Yorgun tabii büyük seferlerden sonra ve diyor ki Batı seferi öncesi
az Edirne'ye kaçıyım, istanbul'un trafiğinden çilesinden kurtulmuş olurum.
Çıkıyor gidiyor efendim. O esnada bunun can dostu, mutlak vekili Pargalı
İbrahim Paşa'da Mısır'daki ayaklanmayla ilgilenir durumda. Kendisi orada huzuru
ve güveni tahsis etmek için uğraşadursun, yeniçeriler rahat durmuyor. Bre
amcıklar yürek mi yediniz? Hadi III. Selim'e küçük Fatih'e Gencecik Osman'a
çükünüz kalkıyor. Koskoca Kanuni'ye de mi hallendiniz? Sultan Süleyman'da
hiddetlenip dönüyor payitahta ve afedersiniz ana bacı sikiyor. Bir daha
yeniçerilerin kaldırmaya gücü yetmiyor. Kanuni saltanatı boyunca bir daha
yeniçeri ayaklanması yaşanmıyor. Yalnız, Kanuni'nin bile yeniçerilere karşı
ufak tefek tavizler vermesi onların gücünü gösterir. (o dönemler 100.000 civarı
yeniçeri var bu rakamın 140.000 civarı olduğu vakitlerde olmuş 18 ve 19.
yy'larda)
2- Genç Osman Vak'ası
Dilim varmıyor ya. İnsan padişah siker mi? İnsan insanı
siker mi? Böyle birşey olabilir mi? Adam, devlet işlerini düzene koymak ve
yönetim mekanızmasının üstündeki baskıyı kırmak için saray dışından hanım
alıyor. Ve demokratik hakkını kullanarak Kabe'ye gitmek istiyor. Sen kimsin?
Ulan bir geçseydi Anadolu'ya sipahiyi sekbanı toplasaydı da bir sikseydi sizi
kanırta kanırta. Ben Yugoslavım. Ama bu yeniçeri erbabını sevmiyorum. Çoğuda
bizim oğlanlardan he. Ulan 100000 Yugoslav toplansa 5'erlikten 20.000 takım
kurar basketbol oynar. Militarizm sizin neyinize amına koduklarım. Bak
diplomaside, bürokraside iyiyiz. Enderun'dur falandır, saygı duyarım. Ama
bırakın şu asarım keserim ayaklarını. Buldunuz temiz oğlanı, götürün tabi
Zindanlara. Neyse tövbe tövbe ya sinirlendim. Ulan insan fm'de bu kadar kolay
satmaz 20 yaşında adamı be. Amcıkoğlu amcıksınız...
1- Patrona Halil
Bu Patrona denen zırto eskilerden levent imiş. Yani deniz
askeri, eri. Rütbesiz pezevenki herhangi bir sebepten Donanma-i Humayun'dan
siktir etme suretiyle payitahta salmışlar. Kendisi bir hamamda tellaklık yapıp
karnını doyururken bu isyankar bu alkolik bu terbiyeden, yenilikten, ilimden,
fenden bir haber meczup nasıl olduysa şehir halkını etkilemeyi başarmış. Gerçi
nasıl olduğu belli o dönemin mottosu "ıslahat karın doyurmaz."
Matbaa? Çiçek aşısı? Yeni eğitim sistemi? Sanat? Nerden bilirsiniz amk. Size
III. Ahmed, Nevşehirli İbrahim Paşa fazla gelmiş. Hepinizi sikeyim. Cahil
herifler. Bu Patrona ibinesi işte bu cehaleti kullanmak suretiyle önce
Veziriazam Damat Paşa'yı akabinde kubbe altı vezirlerini, sultana yakın
askerleri ve en nihayetinde III. Ahmed'i alaşağı ederek Sultan I. Mahmud'u
Aliyye'nin tahtına geçiriyor. Bu baldırıçıplak sefaletler, Sultan Mahmud'ın
saltanatının ilk yıllarında önemli görevlerde de bulunuyorlar. I. Mahmud'un
culüs merasiminin bunlar yüzünden skandala dönüştüğü söylenir. Yabancı
konuklar, elçiler, bürokratlar, askerler önünde protokol kurallarından bir
haber hareket ederek devleti rezil etmişlerdir. Neyse ki, Sultan I. Mahmud
biraz güç kuvvet topladıktan sonra "gelin yemekte et var" diyerek
bunları saraya çağırmış orada analarını bellemiştir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)